Film izlerken ışınlanmak istediğiniz yerler olur. Bir anda sahnenin geçtiği yerde olmak isterseniz. Los Angeles, benim için o yerlerin başında geliyor. Sanıyorum ilk olarak, Pretty Woman’ı izlerken bu hisse kapılmıştım. En son La La Land ile yeniden aklıma girmişti.
Her yıl birlikte tatile gittiğim çok yakın iki arkadaşım var. Geçen yaz için planımızı yaparken, aklımızda pek çok yer vardı. Uzak bir yerlere gitmek istiyorduk. Yaz tatilimizi Ocak ayında planlamaya başladığımız için de, uzak yerlerin uçak bileti fiyatları, normal fiyatlarına göre çok daha uygundu. Böylece on günlük tatilimiz için, Los Angeles gidiş San Francisco dönüş uçak biletimizi almış olduk. İlk önce Los Angeles yazısı, sonrasında diğer şehirlerin yazılarını sizlerle paylaşacağım.
Nasıl ulaşalım?
Los Angeles’a direk uçuş tercih ederseniz tek alternatifiniz Türk Hava Yolları. Direk uçuş yaklaşık 13 saat sürüyor. Ama inanın zaman hızlı geçiyor: Kalkış sonrası 1 saat oyalanma, yerleşme, 2.5 saatlik bir film izleme, uyuma, yemek yeme, 2.5 saatlik bir film daha izleme derken, kendimizi Los Angeles’ta buluyoruz. Varış saatimiz, Los Angeles yerel saatiyle yaklaşık 18.30 civarında oluyor. Otele eşya bırakıp yemeğe gitmek için oldukça ideal bir saat.
Lufthansa gibi farklı havayolları ile Avrupa üzerinden aktarmalı uçuşlarla da Los Angeles’a ulaşabilirsiniz. Skyscanner sitesi üzerinden tüm alternatiflerinizi inceleyebilirsiniz. Ancak çok fiyat farkı olmuyorsa, direk uçuşu tercih etmenizi öneririm. Daha önce Amerika’ya hem aktarmalı hem direk uçmuş biri olarak, direk uçuşun çok ama çok daha rahat olduğunu söyleyebilirim.
Los Angeles içinde mesafeler gerçekten uzak. Bu sebeple araba kiralamanızı öneriyorum. Araba nereden kiralayalım, park yeri bulmak kolay mı ve en önemlisi ceza yemeden nasıl park yeri bulabilirim sorularınızın cevaplarına buradan ulaşabilirsiniz. Ceza yemek bu kadar kolay olmamalıydı…
Nerede kalalım?
Biraz önce de bahsettiğim gibi, Los Angeles’ta gezilecek yerler birbirine çok yakın değil. Özellikle Venice Beach-Santa Monica tarafı ve Downtown tarafı birbirlerine oldukça ters yerlerde. Bu sebeple bir arkadaşımızın önerisiyle, 2 geceyi Venice Beach’te 3 geceyi ise Downtown/Beverly Hills tarafında kalarak geçirdik. Çok daha rahat gezdiğimizi söyleyebilirim, siz de bu şekilde tercih edebilirsiniz. Venice Beach’te Venice Breeze Suites’de, Downtown’a yakın ise Century Park LA’de kaldık.
Geldiğimiz gün akşam saat 7-8 gibi oteldeydik, çok da enerjimiz kalmadığından en fazla bir yemek yiyebildik, sonrasında dönüp uyuduk. O sebeple, 2 gün Venice Beach’te kalsak da, bu bölgeyi gezmek için sadece 1 dolu günümüz oldu.
Gün gün neler yapalım?
Gün gün nereleri gezdiğimiz yazarken, yemek yediğimiz restoranları da belirteceğim. Ancak yemek yerleri ile ilgili daha detaylı bir yazıyı ilerleyen günlerde paylaşacağım.
Geldiğimiz gün otele eşyalarımızı bırakıp hemen Venice Beach’e çıktık. O manzara <3 Sonrasında da otelimizin yakınlarında, Zinque’te yemek yedik. Hamburgerler çok lezzetli.
1. Gün
Abbot Kinney Boulevard
Evet bugün Venice Beach ve Santa Monica keşif günümüz. İlk durağımız; Abbot Kinney Boulevard. Abbot Kinney, Los Angeles’ın en ünlü alışveriş caddelerinden biri. Abbot Kinney kimdir derseniz, kendisi Venice Beach’i kuran tütün milyoneri bir beyefendiymiş. Bu cadde üzerinde çok keyifli restoranlar var. Kahvaltımızı Gjelina’da yapıyoruz. İçeride çok sevimli bir bahçesi var.
Cadde üzerinde birçok duvar resmi var. Ara sokaklara da göz atmanızı tavsiye ederim, rengarenk duvarlar göreceksiniz. Burada lüks mağazaların yanı sıra, ulaşılabilir fiyatlarda butik mağazalar da var. Kısacası mağazaları, müze gibi gezmiyorsunuz. O sebeple gezmesi, diğer bulvara göre çok daha keyifli. IRO ve Satine mağazalarına göz atabilirsiniz. Sıcak havada bu güzel mağazaları dolaşırken, Salt & Straw’dan tuzlu karamelli dondurmanızı almayı unutmayın, buradaki en meşhur dondurmacılardan biri burası.
Venice Canals – Marina Del Rey
Abbot Kinney’nin bir ucundan öbür ucuna yürürken, sonunda Venice kanallarına ulaşıyorsunuz. Burada lüks evlerin arasında köprülerin üzerinden geçerek geziyorsunuz. Venedik’i Kaliforniya’ya getirmek, tütün milyoneri Abbot Kinney’nin hayaliymiş. Zaten kanalların üzerindeki köprülerden yürürken, Venedik havasını fazlasıyla yaşıyorsunuz. Ancak burada mağazalar kafeler yok, yalnızca lüks evlerin arasında yürüyerek gezebiliyorsunuz.
Venice Beach
Kanallardan sonra yeniden okyanus kenarına çıkıyoruz. İlk karşımıza çıkan: Muscle Beach. Burayı açık hava spor salonu gibi düşünebilirsiniz. Burası kaykaylarla şov yapanlar ve sokak dansçılarıyla dolu. Sahil boyunca yürümek çok keyifli. Biz denize de girdik, daha doğrusu okyanus. Zamanınız kısıtlı değilse, okyanusa girmeyi tercih edebilirsiniz. Ancak girmemizle çıkmamız bir oldu onu da belirteyim. Ege sahilleri gibi tertemiz sular beklemeyin, suyun dibini kesinlikle göremiyorsunuz.
Santa Monica
Venice Beach’ten Santa Monica’ya yürüyerek veya bisikletle ulaşabilirsiniz. Eğer bunlar için hava çok sıcaksa, araba ile Venice Beach’ten Santa Monica yaklaşık 10 dakika sürüyor. Öğle yemeğimiz için The Lobster’a gittik. Burada gerçekten ıstakoz yemek istiyorsanız, ciddi bir rakamı gözden çıkarmalısınız. Biz denedik, keyifli mi? Evet. Şart mı? Bence değil. Istakoz’dan daha çok trüflü patatesini yedim diyebilirim.
Santa Monica Pacific Park’ta birçok oyuncak var, hangilerini tercih edersiniz bilmiyorum ama dönme dolaba kesinlikle binmelisiniz. Tüm sahil şeridini kuşbakışı görebiliyorsunuz. Binmeden önce mutlaka yiyecek ve içecek bir şey alıp manzaranın keyfini çıkarın.
Pacific Park’ın girişine gelmeden önce, “Santa Monica 66 End of Trail” levhası göreceksiniz. Bu, Amerika’nın en eski ve meşhur otoyollarından birinin sonunun Santa Monica olduğunu gösteriyor. Levhadan önce önündeki insan kalabalığını göreceksiniz, fotoğraf çekilen popüler notalardan bir tanesi de burası.
Malibu
Bugün güneşi Malibu’da batıracağız. Santa Monica’dan arabamızla Malibu’ya doğru devam ediyoruz. Malibu’da çok güzel plajlar var, eğer denize girmek isterseniz biraz daha erken gelebilirsiniz.
İlk tercihimiz Malibu Farm Cafe’de bir şeyler yemekti, ancak rezervasyon yaptırmadığımız için yer bulamadık. Sonrasında günü batırmak ve akşam yemeği yemek için Nobu Malibu’yu tercih ettik. Keyifli bir ortamı var. Japon mutfağını seviyorsanız yemekler çok lezzetli. Gece de Santa Monica’daki Victorian’a gidiyoruz, burasının da kokteylleri ve müzikleri çok iyi.
2. Gün
2. gün sabahtan meşhur “Venice” yazısını görüp Beverly Hills’e geçiyoruz. Bu yazıyı görmek istiyorsanız Pacific Av ve Windward Av kesişimine gitmelisiniz. Beverly Hills’e geçmeden, kahvaltımızı 26 Beach’te yapıyoruz. İçerisi rengarenk, yemekler, kahvaltı harika.
Beverly Hills ve Rodeo Drive
Uzun palmiyeler arasında harika evler… İçimizden evlerin bahçelerinde koşturmak gelse de, rezil olmamak için doğrudan meşhur Beverly Hills Otel’ine gidiyoruz. Otel misafiri olmasanız da otelin içerisini gezip restoranında veya kafesinde oturabilirsiniz.
Beverly Hills’ten sonra Rodeo Drive’a geçiyoruz. Birbirlerine çok yakınlar. Rodeo Drive da, yine Los Angeles’ın lüks mağazalarla dolu alışveriş caddelerinden bir tanesi. Sıcak havada dolaşırken Alfred’den soğuk kahvenizi veya “matcha latte” nizi alıp gezebilirsiniz.
Melrose Avenue
Melrose Avenue da, Abbot Kinney gibi duvar resimleri ile ünlü. En meşhur duvar resimleri: Paul Smith’s Pink Wall ve Made in LA. Los Angeles’ı araştırırken, eminim pembe duvarın önünde çekilmiş bir sürü fotoğraf görmüşsünüzdür. Bu caddeyi de boylu boyunca yürüdükten sonra, öğlen yemeği için İspanyol yemeklerinin olduğu Gracias Madre’ye gidiyoruz.
Sunset Boulevard
Sunset Bulvarı, Los Angeles gece hayatının kalbi diyebiliriz. Bu cadde üzerinde bir sürü bar, rooftop ve gece kulübü var. Eğer Los Angeles gece hayatını görmek istiyorsanız, bu caddeye birkaç defa yolunuz düşecek. Burası Hollywood bulvarının bir paralel bulvarı diyebiliriz. Bu sebeple bu caddeyi, Hollywood bulvarına gittiğiniz gün de gezebilirsiniz.
Los Angeles County Museum of Art (LACMA)
Los Angeles yazdığınızda ilk karşınıza çıkacak fotoğraflardan biri de bu sokak lambaları olacak. Burası neresi derseniz: LACMA – Los Angeles County Museum of Art. LACMA; Wilshire Bulvarı üzerinde bulunuyor. Biz müze saatlerine yetişemedik, ancak gezmek isterseniz haftaiçi saat 17.00, haftasonu ise saat 19.00’a kadar açık. Gitmeden saatleri buradan kontrol edebilirsiniz. LACMA, müzenin önündeki sokak lambalarıyla ünlü. O yüzden LACMA’yı hava karardığında, ışıklar yandığında görecek şekilde programınıza dahil etmenizi tavsiye ediyorum.
Şanslıysanız, bizim gibi Latin müziklerin çaldığı bir güne denk gelip, kendinizi ışıkların arasında dans eden sayısız insanın içinde bulabilirsiniz! Peki bu sokak lambalarının bir hikayesi yok mu? Tabii ki var! Bu eserin adı “Urban Lights”, yaratıcısı ise Chris Burden. LACMA’nın önünde bulunduğu 2008 yılından itibaren, sadece müzenin değil aynı zamanda Los Angeles’ın da simgesi haline gelmiş bu eser.
Burden, bir gün bit pazarında dolaşırken bu antika lambalardan ikisine rastlar. Lambaları satan kişi, Jeff, lambaların 1920’li yıllardan kaldığını söyler. Sonrasında, Burden bir yıl boyunca, bu lambalara benzer yaklaşık 70 lamba daha satın alır ve arka bahçesinde bunları saklar. Bunlar büyük kısmını yine Jeff’ten satın alır, koleksiyonun bozulmasını istemez. Sonrasında tüm lamba koleksiyoncuları ile iletişime geçer ve hepsini toparlar. Sonunda tam 202 sokak lambası bularak eserini yaratır. Eserin müze binasının bir parçası olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz.
Akşam hem yemek hem de bir şeyler içmek için Delilah’a gidiyoruz. Los Angeles’ta gittiğimiz yerler arasında en sevdiğim yemek/gece kulübü burası oldu.
3. Gün
Sabah kahvaltısı için Los Angeles’ın en meşhur brunch mekanı olan, kapılarda mimozalarla karşılandığımız The Ivy’e geliyoruz. Her yerde; duvarlarda, masa örtülerinde, yastıklarda hep gül desenleri, her masada mis gibi çiçekler var.
Hollywood Sign
Los Angeles’a gelmeden önce en çok araştırdığım konulardan biri de, Hollywood yazısını en iyi nereden görüp fotoğraflayabileceğimiz idi:
1. Bence hem araba park yeri açısından, hem yazıyı geniş açı görebilme açısından, hem de rahatça poz verebilme açısından en iyi yer Lake Hollywood Park. Park çevresinde biraz yürüyüşle, kendinize kalablıktan uzak, güzel manzaralı noktalar bulabilirsiniz.
2. En çok önerilen yerlerden bir diğeri de Mulholland Highway; Burasının da çok güzel olduğunu okudum ancak virajlı bir yol olduğu için biz tercih etmedik.
3. Son olarak, eğer yazıyı yakından görmek gibi bir merakınız yoksa veya zamanınız kısıtlıysa, Griffith Observatory’den de (biraz uzakta olsa da) Hollywood yazısını görmek mümkün.
Lake Hollywood Park’a giderken mutlaka N Gower Street’ten geçmenizi tavsiye ediyorum. Hollywood yazısını karşınızda görerek palmiyeler arasında ilerlediğiniz bir yol burası <3 Google Maps’e “1900 N Gower St” yazdığınızda konumu görebilirsiniz. Konuma buradan ulaşabilirsiniz.
Griffith Observatory
La La Land filminde de gördüğümüz Griffith Observatory, hem gündüz hem de gece gelinebilecek bir yer. Gözlem evinin girişinde, kaldırımlara mutlaka göz atın. Taşların üzerinde altın rengiyle gezegenlerin yörüngelerinin belirtildiğini göreceksiniz. Griffith gözlem evi, araştırmadan daha çok, insanların astronomiye ilgisini arttıran etkinlikleriyle biliniyor. Her zaman interaktif müzeleri sevmişimdir, gezmesi çok daha keyifli oluyor. Gözlem evinden, Los Angeles’ı kuşbakışı izleyebiliyorsunuz. Griffith Observatory genelde çok kalabalık olduğundan, arabanızı uzakta bir yere park edip yürümeniz gerekiyor.
Öğlen yemeği için sonunda, “West Cost’un en en meşhur hamburgercisi” In-N-Out’a gidiyoruz. Çok fazla önerildiği için mi, herkes çok lezzetli dediği için mi bilmiyorum ama gerçekten çok lezzetli. Klasik bir insan olarak cheeseburger yesem de, “secret menu”ler olduğunu duydum. Kasiyere secret menu istiyorum dediğinizde size menüde olmayan bir hamburger hazırlıyorlarmış.
Hollywood Boulevard ve Walk of Fame
Los Angeles’taki en ünlü bulvar, herkesin bildiği, cadde boyunca yerde ünlülerin yıldızlarının bulunduğu Hollywood Bulvarı. Hollywood Bulvarı’nda 2 kilometre boyunca yerde yıldızların olduğu alana Walk of Fame deniliyor. Aradığınız özel bir yıldız varsa, buradaki listeden Hollywood Bulvarı üzerinde aradığını kişinin yıldızın nerede olduğuna bakabilirsiniz. 40 derece sıcaklıkta aradığınız yıldızı bulmak çok da kolay olmuyor… En meşhur yıldızlardan biri de, Muhammed Ali’nin yıldız; Muhammed Ali, Peygamber ismi taşıdığı için, isminin yerde olmasını ve insanların bu ismin üzerine basmasını istememiş. Bu sebeple, Muhammed Ali’nin yıldızı, diğer yıldızlardan farklı olarak duvara koyulmuş.
Oscar ödül törenlerine ev sahipliği yapan Dolby Theatre ve Chinese Theatre da Hollywood Bulvarı üzerinde bulunuyor. Dolby Theatre içerisinde, bugüne kadar “En iyi film” Oscar ödülünü alan filmlerin isimleri duvarlara yazılmış. Tiyatro’nun içerisini ziyaret etmeseniz de, bu kısmı görebilirsiniz. Bulvar üzerinde pek çok film karakterine rastlayabilir, Spiderman veya Batman ile fotoğraf çekilebilirsiniz.
Downtown LA
Biz o kadar çok oyalandık ki, bugün gitmeyi planladığımız Downtown’a gidemedik. Ancak siz yetiştirebilirseniz Bradbury Building’i ve özellikle The Last Bookstore’u listenize ekleyebilirsiniz. Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla çok değişik bir kitapçı. Los Angeles Lakers’ın evi olan Staples Center da Downtown’da bulunuyor. Buradaki etkinlikleri incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Akşam yemeği için Catch LA’e gidiyoruz. Restoranın girişi, yemeklerinden ve kokteyllerinden çok daha meşhur. Sonrasında ise buraya yakın EP/LP Roof’ta bir şeyler içiyoruz.
4. Gün
Universal Hollywood Studios
Beklenen gün geldi çattı. Eğlence parklarına bayılıyorum. Universal Stüdyoları’na gitmeden işinize yarayacağını düşündüğüm birkaç bilgiyi paylaşayım:
* Biletinizi internet üzerinden alırsanız, parka diğer ziyaretçilerden yarım saat önce girme şansı yakalıyorsunuz. Biletinizi buradan alabilirsiniz. Tabii pek çok insan bu şekilde alıyor biletini, ancak sabah erken gittiğinizde, Harry Potter gibi popüler parklardaki oyuncaklara hiç sıra beklemeden binebiliyorsunuz. Eğer sabahtan binmeseydik, bir daha o sırayı bekleyemezdik diye düşünüyorum. Çünkü öğlen olduğunda sıra çoktan 2 saat uzunluğa ulaşmıştı.
* Mutlaka ama mutlaka yanınıza şapka alın. Yaz aylarında gidiyorsanız, beyninize güneş geçmeme ihtimali yok. Bazı oyuncaklar için kapalı alanda sıra bekleseniz de, bazılarında açık havada beklemek zorundasınız.
Universal Studios dışında, Disneyland ve Warner Bross’a da gitmek isterdim. Zamanınız varsa, farklı günlerde buraları da planınıza dahil edebilirsiniz.
Akşam, deniz özlemiyle hem yemek hem de bir şeyler içmek için Santa Monica’daki The Bungalow’a gidiyoruz.
Sonraki gün ise sabahtan Las Vegas’a doğru yola çıkıyoruz. Las Vegas yolculuğumuzu, hangi otelde kaldığımızı, Grand Canyon’u helikopterle keşfedişimizi ilerleyen günlerde yeni bir post ile anlatacağım.
Los Angeles’ta park yeri bulma ve ceza yememe rehberi için buraya tıklayabilirsiniz.
Restoran önerilerimi daha detaylı bir şekilde ilerleyen günlerde paylaşacağım.
Bu şehre bayılacağınıza eminim!
Diğer seyahatlerim için seyahatlerim sayfasına bakabilirsiniz.
Çok daha fazla fotoğraf ve bahsettiğim sokakların, restoranların, kafelerin harita üzerindeki konumlarını görebilmek için instagram sayfamı takip edebilirsiniz.
Sevgiler,
Pırıl