Ah Ürdün, nasıl güzel bir yersin. “Bir yermişsin” demek daha doğru belki de. Çünkü Ürdün uçak biletini alırken büyük beklentilerim yoktu. Petra buradaydı, dünyanın yeni yedi harikasından biri. Ama hiç kimseden bir Eiffel kulesini ya da Özgürlük heykelini duyduğum gibi duymamıştım Petra’yı. Wadi Rum’u ise, Ürdün biletlerini aldıktan sonra duydum. Biletler alındı, Ürdün araştırılmaya başlandı. Sonra bir heyecan başladı tabii. Sonuçta gizemli bir yerdi, çok kimsenin gitmediği bir ülke. Gidip dönmüş biri olarak, bence gidin, bu güzellikleri siz de görün. Güvenli olup olmadığı aklınızı kurcalıyorsa, güvenli olduğunu da kesinlikle söyleyebilirim. Benim gibi, son dakika planıyla uygun uçak bileti ararken tesadüfen Ürdün’e gitmeyi beklemeyin, gerçekten Ürdün’e gitmeyi planlayın. İnanın buna değecek kadar güzel!
Ürdün’ü gezmenin en güzel yanları;
* Türkiye’ye çok yakın; İstanbul’dan 2 buçuk, Ankara’dan 2 saatte Amman’dasınız
* Yakın ama kültür olarak çok farklı, çok gizemli
* Dünya’nın yeni yedi harikasından biri olan Petra bu ülkede
* Hayatınızda hiç çöle gitmediyseniz, çölde kalmadıysanız, bu ilk tecrübeniz olabilir!
Tek kötü yanı ise, Ağustos 2019’da 1 Ürdün dinarı’nın 8 Türk lirasına eşit olması. Gelelim detaylara…
Ne kadar kalalım?
Ürdün’de 10 gün de kalsanız, yapacak şey çok. Sıkılmadan gezersiniz. Ama Türk lirası karşısında Ürdün dinarının gücünü düşündüğümüzde, Ürdün’de çok zaman geçirmek biraz pahalıya mal olabilir. Peki en az kaç gün kalmalıyız, kaç gün yeter derseniz minimum üç gece kalmalısınız. Biz de bu şekilde, 3 gece 4 gün Ürdün’ü gezdik. Perşembe ve Cuma’ya izin alıp haftasonuyla birleştirirseniz, bu güzel ülkenin en güzel yerlerini, çok da masraf etmeden rahatça gezebilirsiniz.
Nasıl ulaşalım?
Pegasus’un Amman’a İstanbul’dan Ankara aktarmalı bir uçuşları var. Türk Hava Yolları’nın ise İstanbul’dan Amman ve Akabe’ye direk uçuşları bulunuyor. Amman ülkenin kuzeyinde, Akabe ise güneyinde, Kızıldeniz kıyısında. En mantıklısı gidiş biletini Amman’a dönüş biletini ise Akabe’ye almak; böylece yol üzerinde gezerek gidebilirsiniz. Ancak THY’nin direk uçuşları, Pegasus’a göre daha pahalı. Biz zor olanı, Amman’dan gidip-dönmeli planı yaptık. Eğer Akabe’den dönebilseydik, bu 4 güne bir de Akabe’ye sığdırabilirdik.
Rotamızı aşağıdaki gibi çizdik:
Burada en çok dikkat ettiğim “Petra by Night”ı görebilmekti. Aşağıda detaylarını da paylaşacağım bu etkinlikte, Petra’yı akşam ışıklar içerisinde görebiliyorsunuz. Ancak bu yalnızca Pazartesi, Çarşamba ve Perşembe akşamları gerçekleşen bir etkinlik. Rotamızı da bu sebeple Perşembe akşamı Petra’yı ışıklı görebileceğimiz şekilde oluşturdum.
Ne yiyelim?
Sanırım ilk defa bir ülkede, “ne yiyelim” sorusunda bu kadar zayıfım. Bunun sebebi de, ülkenin en popüler yiyecekleri olan falafel ve humus’a çok da bayılmamam… Yine de mutlaka tadın denilen yerleri gezdim:
Hashem Restaurant: Burası Amman’da falafel, humus ve moutabel (patlıcanlı ezme gibi bir meze) denilince ilk karşınıza çıkacak yer. Fiyatlar biraz turistik. Ancak denemeye değer. Dediğim gibi belki de en güzeli burasıdır ancak ne humusu ne falafeli çok sevmediğim için fazla yorum yapamıyorum 🙂
Habibah: Burası hakkında yorum yapabilirim, çünkü künefesiyle meşhur! Mutfaklarımız benzediği için hiç bilmediğimiz şeyler yemiyoruz, ancak burada da gayet lezzetli yaptıklarını söyleyebilirim. Hashem’e çok yakın bir yerde bulunuyor, tatlınızı alıp sokakta kendinize oturacak bir yer buluyorsunuz.
Nerede kalalım?
Ürdün’ün hemen hemen her şehrinde, hem çok lüks, hem de çok salaş birçok otel seçeneği var. Biz ilk iki günü çok yoğun planladık, ancak son gün gittiğimiz Ölüdeniz tam bir dinlenme günüydü. O yüzden bir lüks otel seçeceksek o da Ölüdeniz’de olsun dedik. En azından otelin keyfini sürecek zamanımız oldu.
Petra’da Sunset Otel’de kaldık. Petra’nın girişine 5 dakika yürüme mesafesinde olması burayı seçmemizdeki en önemli neden. Petra’ya sabah erkenden gittiğimiz için, uykumuzdan çok da fedakarlık etmeyeceğimiz bir yakınlıkta olması her şeyden önemliydi. Hem Petra’ya yakın hem temiz hem de çevredeki diğer otellere göre uygun fiyatlı bir otel olduğu için kesinlikle öneririm.
Sonraki gün Wadi Rum’da Panaroma Wadi Rum Bedevi kampında kaldık. En çok kararsızlığı Wadi Rum otelini seçerken yaşadım, çünkü çok farklı otellerde var; örneğin kapsül otel. Bir kapsülün içerisinde kalıyorsunuz ve bütün gece yıldızları odanızdan izleyebiliyorsunuz. Burada bütçenize göre bu tarz bir otel de tercih edebilirsiniz. Bunlardan en popüleri Wadi Rum Night Luxury Camp.
Bedevi bir aile tarafından işletilen kampımızın toplam 8 odası vardı. Hep beraber kahvaltıya oturulup, bütün akşam kampta kalan diğer kişilerle sohbet ettik. İngiliz, Fransız, İspanyol, Polanyalı ve İtalyan aileler vardı. Bu kampların fiyatları çok uygun. Akşam yemeğinde de ek bir ücret karşılığında, tüm gün sıcak kumun altında pişirdikleri tavuk ve sebzeleri servis ediyorlar. Burada yediğim en güzel yemekti diyebilirim.
Son olarak da Ölüdeniz’de bir oteller bölgesi var ve bu otellerin hemen hemen hepsinin Ölüdeniz’e girebileceğiniz özel bir plajı var. Eğer otelinizi buna göre seçerseniz, ayrıca Ölüdeniz’e girmek için farklı bir yer aramanıza da gerek kalmaz. 2 günlük yorucu programın üzerine buradaki dinlenme çok çok iyi geliyor… Biz Mövenpick Dead Sea’de kaldık, ancak dediğim gibi her bütçeye uygun birçok güzel seçenek mevcut.
Gün gün neler yapalım?
1. Gün
Vizesiz Giriş
Ne güzel şey bir ülkeye vizesiz girebilmek! Pasaport çıkışında sadece kalacağınız otelin adresini soruyorlar. Rezervasyonunuzu göstermek dışında hiçbir prosedür yok. Alışkın olmadığımız bir süreç olduğu için, bir şeyi atlıyor muyum acaba diye birkaç defa kontrol ettim. Ancak siz otel rezervasyonunuz ile gönül rahatlığıyla gidebilirsiniz.
Ürdün araç kiralama ve internet
İlk gün uçağımız iner inmez havalaalanından almak üzere Enterprise’dan kiraladığımız arabamızı alıyoruz. Araba kiraları günlük 30-40 Euro arasında değişiyor. Burada araba kiralarken rentalcars websitesini kullanabilirsiniz. Ek koruma paketleri aldığınızda fiyat biraz daha artıyor, biz almadık ve herhangi bir sorun yaşamadık. Ancak yine de riskli bir iş, ek garanti almayı iki kere düşünmekte fayda var 🙂
Havaalanından çıkmadan önce yapmanız gereken ikinci şey de internetini kullanabileceğiniz bir simcard almak. Ben yedek bir telefon götürerek aldığım simcard’ı ona taktırdım. Yol bulmak için internete kesinlikle ihtiyacınız var. 10GB internet paketi olan simcard’ın fiyatı 10 JOD (Ürdün dinarı). Bu simcard’ı havaalanından çıkmadan, araç kiralama yerlerinin tam karşısındaki Umniah mağazasından alabilirsiniz.
Amman
Arabayı alır almaz bir saat hızlıca gezinmek için Amman şehir merkezine geçtik. Arabayı park etmek için; Al Amir Mohammed Street üzerinde birçok otopark göreceksiniz. Normalde yol üzerine de park edebiliyorsunuz ancak biz cesaret edemedik, 1 saatliğine otoparka bıraktık. Saatlik ücreti 2 JOD idi, caddede ki otoparkları bulabilmek için haritaya “The Boutique Hotel” veya “Jafra Restaurant” yazabilirsiniz.
Ürdün’ün başkenti Amman için “kaosun başkenti” desem yeridir. Şehri de renkli kılan aslında bu kaotikliği ve kalabalıklığı. Hashem Restaurant’da öğle yemeğinizi, üstüne de Habibah’ta künefenizi yedikten sonra Al Malek Faysal caddesindeki dükkanları gezebilirsiniz. Alacağınız her şey için mutlaka pazarlık yapın. Neredeyse yarı yarıya indirim yapıyorlar. Ayrıca yol üzerinde pasajlar göreceksiniz. Fular tarzı ürünleri pasajlarda daha uygun fiyata bulabilirsiniz. Bu caddeyi de içeren Al Balad bölgesi, Amman’ın en turistik bölgesi. Daha modern kafeler için Rainbow street’e de gidebilirsiniz, Eğer Amman’da kalacaksanız, yine bu cadde üzerinde güzel rooftop’lar var, akşam planınıza dahil edebilirsiniz.
Amman’da geçirebileceğiniz daha çok zamanınız var ise; Al Balad bölgesine çok yakın olan eski şehir Citadel’i gezebilir ve Amman’a yaklaşık 50 km uzaklıktaki antik kent Jerash’ı planınıza dahil edebilirsiniz.
Petra by Night
Amman’ı hızlıca gezdikten sonra yaklaşık 3 saat sürecek Petra yolculuğumuza çıkıyoruz. Hedefimiz ise Petra by Night etkinliğine yetişmek. Petra by Night; Petra’yı gece ışıklandırmasıyla görebileceğiniz bir etkinlik. Burada Bedevi çayı ve müziği eşliğinde, dünyanın yeni yedi harikasından biri olan Petra’yı gece de görme şansı yakalıyorsunuz. Petra by Night, Pazartesi, Çarşamba ve Perşembe akşamları oluyor. Gezimize yalnızca geldiğimiz gün olan Perşembe günü denk geldiği için, ilk gün yorgunluğunu dinlemeden Petra’ya geçiyoruz.
Petra by Night bileti 17 JOD (yaklaşık 130 TL). Ancak bu bileti alabilmek için mutlaka bir gündüz biletiniz olması gerekiyor. Eğer bizim gibi bir sonraki gün Petra’yı gezeceksiniz. Petra by Night bileti alırken, bir sonraki gün için, Petra gündüz biletini de almanız gerekiyor. Petra by Night 20.30’da başlıyor, bunun için biletleri 20.15’e kadar Petra girişindeki gişelerden satın alabiliyorsunuz. Gideceğiniz zamanki güncel günleri ve fiyatları buradan kontrol edebilirsiniz.
Saat 8 buçuk gibi Petra’nın girişinden Hazine binasına doğru yürüyoruz. Yol kenarındaki ışıkları takip ederek yaklaşık bir yarım saatlik yürüyüşün sonunda Hazine binasına ulaşıyoruz. Çok rahat bir ayakkabı ile gelmenizi tavsiye ederim. Hazine binasına geldiğinizde ilk başta hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz, çünkü binanın aydınlatmasını gösterinin sonuna açıyorlar. O anı beklerken, yıldızların altında Bedevi çayınızı içip, yerel müzikleri dinleyerek anın tadını çıkarın.
2. gün
Petra
Petra Genel Bilgiler
Petra, dünyadaki giriş ücreti en pahalı ören yerlerinden biri. 50 JOD, yani yaklaşık 400 TL giriş ücreti var. Ama kesinlikle buna değiyor! Petra yaz döneminde saat 6’da açılıyor, kış döneminde ise saat 7’de açılıyor. Güncel açılış ve kapanış saatlerini buradan kontrol edebilirsiniz. Sabah serinliğinde ve henüz boşken gezmek, erken kalkmak için sizi motive edebilir.
Şair John William Burgon “Tarihin yarısı kadar yaşlı gül kırmızısı şehir…” olarak tanımlamış Petra’yı. Gerçekten de kıpkırmızı bir kent burası. Petra, MÖ 400’lerde, Suriye ile Arabistan arasındaki sınırda yaşayan bir halk olan Nebatilerin başkentiymiş. Ticaret yolları üzerinde bulunduğu dönemde, oldukça popüler bir kentmiş. Ancak ticaret yollarının değişmesiyle, kayalara oyulan bu şehir zaman içerisinde terkedilmiş.
Dünkü gösterinin ardından, heyecanla sabah 6’da kalkıp kahvaltı edip Petra’ya doğru yola koyuluyoruz. Otelin girişi Petra’dan sadece 3 dakika uzaklıkta olduğundan kolayca girişine varıyoruz. Petra’yı gezmek için en az bir güne ihtiyacınız var. Bizim programımız biraz sıkışık olduğundan, Petra’yı 7 saatte gezmeyi hedefledik ve biraz yorucu da olsa başardık. Özellikle sıcak havalarda ve öğlen saatlerinde Petra’yı gezmek biraz yorucu olabiliyor. Burada en önemlisi; mutlaka erken saatlerde gezmeye başlamak (böylece en azından 2-3 saat çok sıcaklar başlamadan gezebiliyorsunuz) ve her zaman yanınızda su ve atıştırmalık taşımak. O kadar güzel bir yer ki, zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.
7 saatlik Petra Rotası
Petra’yı gezmek için bizim gibi bir süre ayırdıysanız, görmek istediğiniz yerleri seçmeniz gerekiyor. Maalesef bir gün içerisinde tüm Petra’yı gezmek mümkün değil. Bizim rotamızı aşağıda belirtiyorum. Ancak ince kırmızı çizgiyle belirtilen yol oldukça yorucu, yokuşlar inip çıkmalı bir yol ve yaklaşık 2 saat sürüyor. Eğer daha kolay bir yol çizmek isterseniz, ortadaki kırmızı renkli yolu takip edebilirsiniz. Görülecek yerlerin büyük bir kısmı bu yol üzerinde. Bizim gittiğimiz yolun en güzel yanı bu şehri tepeden de görebilmekti. Enerjiniz ve zamanınız varsa bu yolu kesinlikle tavsiye ederim. Yol üzerinde durup dinlenebileceğiniz ve içecek satın alabileceğiniz yerler var. Tepeden bu manzaraya karşı çayınızı içmek çok keyifli!
Rotamızdan sırasıyla kısaca bahsedersek; Öncelikle The Siq kanyonundan yürümeye başlıyoruz.Petra’nın başlangıç noktası diyebiliriz. Yaklaşık 1 km’lik bu kanyonun sonunda sizi Hazine binası karşılayacak. Burayı şehrin giriş noktası gibi düşünebilirsiniz. Kanyonun sonuna geldiğinizde, karşısınızda tüm görkemiyle Hazine Binası! Hazine binasını yukarıdan da görebilmek mümkün. Sırtınızı Hazine binasına döndüğünüzde, sol tarafınızdaki taşlıktan yaklaşık bir 5 dk tırmanırsanız bu dünya harikasını bir de tepeden görmüş olursunuz. Gözünüz korkmasın, çok zorlu bir yol değil ve kesinlikle çıkmaya değer.
Şehrin diğer bölümü de Hazine binasının ardından başlıyor. Kentin içerisinde, tapınak, tiyatro binası, kral mezarları gibi pek çok büyüleyici yer var. Buraları bir günde gezmek mümkün değil. Bizim gibi “High Place of Sacrifice”a veya “Dünya’nın Sonu” adı verilen El-Deir Manastırına çıkabilirsiniz. Kurban tepesindeki manzara aşağıdaki gibiydi, buradan neredeyse tüm şehri görebiliyorsunuz:
Ayrıca yol üzerinde karşısınıza pek çok figür çıkacak. Örneğin bir tanesi aşağıdaki aslan figürü. Eskiden buradan, dağın içerisinden gelen kaynak suyu akarmış. Tanrı’ya teşekkür etmek için, halk bu aslan figürünü duvara işlemiş.
Petra içerisinde deve, eşek veya at ile de ulaşım sağlayabilirsiniz. Ancak keyfi kesinlikle yürüyerek çıkıyor.
Petra’dan saat 1 gibi çıktıktan sonra, hızlıca bir şeyler atıştırıp bir buçuk saatlik mesafedeki Wadi Rum’a ulaşıyoruz.
Wadi Rum
Benim gibi sizin de ilk çöl deneyiminiz ise, kesinlikle çok heyecanlı! Burası Ürdün seyahatimde en etkilendiğim yer diyebilirim. Arabayı Wadi Rum ziyeretçi merkezine park ettikten sonra, Bedevi kampından bir araç bizi almaya geliyor. Hem valizimizi hem kendimizi aracın arkadaki kısmına yükledikten sonra, 15 dakikalık sarsıntılı yolculuk başlıyor. Çölün içerisinde, hiçliğin tam ortasında, kendimizi Bedevi kampında buluyoruz. Odaların anahtarı yok. Kamp sahibi Faysal, biz çölde safari yaparken aileden birinin mutlaka kampta kaldığını ve eşyalarımıza bir şey olmayacağını söylüyor. Hemen hazırlanıp 3 saatlik Jeep safari turumuza çıkıyoruz.
Jeep ile çölde safari yapmak isterseniz, 2-3-4 saatlik (35, 50, 65 JOD) ve tüm günlük turlardan (80 JOD) birini satın alabilirsiniz. Bir diğer seçenek de 1 saatlik deve turu (15 JOD). Ancak çöldeki birçok yeri jeep turu ile görebiliyorsunuz. Biz 3 saatlik turu yaptık fakat daha fazla zamanımız olsaydı yarım günlük veya tam günlük turları da düşünürdüm. Gerçekten çok ama çok keyifli! 3 saatlik jeep turunda, 7 yere uğradık.
Wadi Rum, “Arabistanlı Lawrence”ın çölü olarak da geçiyor. İngiliz ajanı olan “Arabistanlı Lawrence”, Birinci Dünya Savaşı döneminde bu bölgede pek çok isyanın çıkmasında rol oynamış. Bir dönemde de, Wadi Rum çölünde saklanmış. Wadi Rum’da gezerken, rehberiniz de mutlaka Lawrence’tan bahsedecektir. 3 saatlik jeep turumuzun sonunda, gün batımı için aracımızı park ediyoruz. Çölün içerisindeki kayalar kıpkırmızı olduğundan, Wadi Rum’da gün doğumu ve gün batımında inanılmaz bir manzara ortaya çıkıyor.
Akşam yemeğinde tüm kamp sakinleri yemek masasında toplanıyor. Herkes aynı anda yemeğini yiyor, sohbet ediyor. Yemekler yendikten sonra, kampın tüm ışıklarını kapatıyoruz ve yıldızları izlemeye başlıyoruz: Tam bir şölen! Azıcık bir astroloji bilgisiyle küçük ayı ve büyük ayıyı bulabilirsiniz. Küçük bir tüyo vermek gerekirse, cezve şeklinde olan büyük ayı 🙂 Ayrıca Samanyolu’nun bir kısmını da çok net bir şekilde görebilirsiniz. Hayatımda bu kadar yıldızlı bir gece görmemiştim. Sanırım bir sonraki çöl seyahatime kadar da göremeyeceğim. Yıldız kaymalarından bahsetmiyorum bile…
3. gün
Hicaz Demir Yolu
Sabah kahvaltımızı edip doğruca Ölüdeniz’e doğru yola çıkıyoruz. Küçük molalarla, yaklaşık 4 saatlik bir yolumuz var. Yol üzerinde, öncelikle Wadi Rum’a çok yakın bir konumda olan Hicaz Demir Yolu üzerinde Türkiye tarafından yenilenen treni görmek için duruyoruz. Trenin konumunu @bizevdeyokuz’da gördük, gayet de rahat bulduk. Arabayı tam önüne park edip, demiryolunu görebilirsiniz. Konum için buraya tıklayabilirsiniz.
Hicaz Demiryolu II. Abdülhamid tarafından 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen, Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’dan başlayan demiryollarının bir bölümüymüş. İngiliz ajan “Arabistanlı Lawrence”, Birinci Dünya Savaşı döneminde, Osmanlı devletinin doğudaki topraklarıyla olan iletişimini koparmak için Hicaz Demir Yolu’nu düzenli olarak sabote ediyormuş. Eğer bu konulara ilginiz varsa, 1962 yılında yayınlanan “Arabistanlı Lawrence” filmini izleyebilir veya Lawrence’ın “Bilgeliğin Yedi Sütunu” kitabını okuyabilirsiniz.
Ölüdeniz (Lut Gölü)
İstediğiniz kadar batmaya çalışın, batamayacağınız bir deniz burası. Deniz seviyesinin tam 400 metre altında, dünyanın en alçak noktasındayız. Hem en alçak hem 35% tuz oranıyla dünyanın en tuzlu denizi. Bırakın suda gözünüzü açmayı, sakın sakın tuzlu sulu elinizi yüzünüze değdirmeyin. Hatta bence yüzüstü yüzmeye de çalışmayın, zaten duba gibi yükseliyorsunuz, sırtüstü bu rahatlığın keyfini çıkarın. Ayrıca denizdeki tuz oranının yüksek olması sebebiyle, burada hiçbir canlı yaşamıyormuş!
Ölüdeniz’in çamur banyosu da yine denenmesi gerekenler listenizde yerini alabilir. Denize girmeden çamurlarınızı sürünün. Sonrasında bu tuzlu suya girdiğinizde bir yanma hissetseniz de, çamurun cilde oldukça iyi geldiğini söylüyorlar. Hatta Ölüdeniz çevresindeki marketlerde veya havaalanında Ölüdeniz çamurundan maskeler bulabilirsiniz.
Ölüdeniz’den karşıya baktığınız zaman, İsrail’i görebiliyorsunuz. Ölüdeniz, İsrail-Ürdün sınırında kalıyor.
Ufak notlar:
* Ürdün dönüşü, hediyelik almak için en güzel şeyler; magnet, baharat, çay ve eşarp. Ayrıca kum dolu şişeler satın alabilir, hatta şişelere isim yazdırabilirsiniz. Ayrıca Ölüdeniz çamuruyla yapılan kremler, banyo tuzları da hediyelik eşya olarak güzel bir fikir olabilir.
* Ürdün için ayrı bir priz dönüştürücüsüne gerek yok, prizler genelde bizimle aynı. Yalnızca Wadi Rum’da daha farklı (üç uçlu) bir priz vardı, ancak onlarda da bizim iki uçlu prizleri kullanabiliyoruz.
* Yanınızda dolar veya euro ile gelerek, paranızı Amman merkezde bozdurmak en iyisi. Havaalanındaki döviz bürosu hem yüksek kurdan çeviriyor hem de yüksek bir servis ücreti alıyor.
* Çölde telefon ve internet çekmiyor. Haber vermek istediğiniz birileri varsa Wadi Rum ziyaretçi merkezindeyken son mesajlarınızı atın ve bir günlük internet-telefon detoksunuza başlayın.
* Ürdün yollarında yavaş da gitseniz polis çevirmesiyle karşılaşacaksınız. Polise turist olduğunuzu, Türk olduğunuzu ve Polat Alemdar’ı bildiğinizi söylerseniz %90 ceza yemezsiniz. Sadece Türk’üm dediğiniz an, Polat Alemdar diyorlar. Bu ara pek popülermiş. Biz yaklaşık 9-10 defa durdurulduk, yalnızca bir tanesinde ceza yedik 🙂 Hız cezası 20 JOD, ancak çoğu yerde hız sınırının kaç olduğunu görebileceğiniz bir tabela yok. Siz en iyisi, 80-90 aralığından fazla sapmayın.
* Eğer imkanınız, zamanınız ve bütçeniz varsa gidişinizi Amman, dönüşünüzü Akabe olarak planlayabilirsiniz. Böylece aynı yolu geriye dönmeniz gerekmez ve yol üzerinde daha fazla noktaysa uğrayabilirsiniz. Bu durumda rotanız Amman – Ölüdeniz – Wadi Musa (Petra) – Wadi Rum – Akabe şeklinde olur.
Umarım sorularla dolu Ürdün için biraz da olsa yardımcı olabilmişimdir. Bu kadar güzel bir yeri herkesin en yakın zamanda görebilmesi dileğiyle!…
Diğer seyahat yazılarım için seyahatlerim sayfasına göz atabilirsiniz.