Benim için Almanya demek, yeşile ve biraya doyacağım bir seyahat demek. Tamamen şansımıza, Ekim ayında çok soğuk olmasını beklediğim Düsseldorf, İstanbul’dan bile sıcaktı. Montlar dolapta kaldı, resmen tişört, en fazla kazakla gezdim. Bazı şehirlere inanılmaz beklentilerle gideriz. Doğrusunu söylemek gerekirse Düsseldorf için hiçbir beklentim yoktu. Ama beklenti olmayınca her zaman olduğu gibi çok keyif aldığım bir seyahat oldu. Düsseldorf’a önyargılarınızı bırakarak gidin, burası Napolyon’un Küçük Paris’i!

Düsseldorf, Almanya’nın en kalabalık şehirlerinden biri. Daha çok iş seyahatlerinde gidilen, fuarların ve modanın merkezi olan şehir olarak biliniyor.
Nerede kalalım?
Nerede kalırsanız kalın, şehir merkezinden çok uzaklaşabileceğinizi sanmıyorum. Ben sonraki günlerde treni de kullanağım ve yürüyerek istasyona ulaşmak istediğim için tren garına yakın bir oteli seçtim. Ancak dediğim gibi Düsseldorf ufak bir şehir, nerede konaklarsanız konaklayın ulaşımınız zor olmayacaktır.
Neler yapalım? Düsseldorf ’ta 1 gün:
Ren Nehri
Ren nehri, Düsseldorf’u ikiye ayırıyor. Turistik yerler nehrin bir tarafında bulunuyor. Almanlar için her hafta kutlanacak bir olay var. Ben gittiğimde gerçekten ne olduğunu anlayamadım bir organizasyon vardı. Ren nehri kenarındaki tüm restaurant’larda Almanların yerel kıyafetlerini giyerek dolaşan insanları görüyorsunuz. Sonra bir anda yüksek sesle şarkılar söylemeye başlıyorlar. Çok keyifli bir ortam oluyor.

Schadowstrabe
Schadowstrabe bir sürü mağazanın olduğu, uzun bir alışveriş caddesi. Bu caddede Primark (Uygun fiyatlı, içinde ev dekorasyonu, çocuk, kadın, erkek pek çok bölümü var), dm (Kozmetik ürünlerinin satıldığı mağaza, Rossman, Gratis gibi) gibi mağazaları bulabilirsiniz.
KöBogen Alışveriş Merkezi
Schadowstrabe’den Ren nehrine doğru yürüdüğünüzde caddenin sonunda karşınıza KöBogen Alışveriş Merkezi çıkacak. KöBogen Alışveriş Merkezi’niniçinden çok dışı dikkat çekiyor. Mimarisi gerçekten çok güzel. Düsseldorf’ta görebileceğiniz güzel binalardan yalnızca bir tanesi.

Hofgarten Park
KöBogen alışveriş merkezinin tam karşısında Hofgarten parkı var. Avrupa’da en çok kıskandığım şey şehirlerin merkezinde bu kadar büyük parklar olması. Alışveriş merkezinden çıkınca bir anda ağaçların arasında kayboluyorsunuz. 1600’lerden beri var olan Hofgarten’de mutlaka yürüyüş yapın.

Opernhaus Düsseldorf
Parkın çok yakınında German Rhein Opera binasını (Opernhaus Düsseldorf) göreceksiniz. Eğer Düsseldorf’ta konaklayacaksanız buradan, opera programını inceleyerek bulunduğunuz tarihte bir gösteri olup olmadığını kontrol edebilirsiniz.
Triton Çeşmesi
Triton Çeşmesi (Tritonenbrunnen), Hofgarten parkından çıktıktan sonra görebileceğiniz çok güzel bir çeşme. Bu çeşme, Kö-Graben kanalı üzerinde bulunuyor. Yunan tanrısı Triton heykelini göreceksiniz. Poseidon’un oğlu Triton elindeki büyük bir balıkla mücadele ediyor.

Königsale
Düsseldorf’un meşhur alışveriş caddesi: Königsale. Tüm lüks mağazaları bu cadde üzerinde bulabilirsiniz.
Marktplatz
Königsale’dan sonra Bolkerstrabe’ye devam edersiniz, bu caddenin sonunda da sizi Marktplatz meydanı karşılayacak. Kahve içmek isterseniz, meydandaki Rösterei Vier’i tavsiye ederim! Markplatz’dan sonra sağınızda Belediye binasını karşınızda da Ren nehrini göreceksiniz.

Rhein Promenade
Düsseldorf’ta yapmayı en sevdiğim aktivite: Ren nehri kenarındaki büyük teknelerde bira içerek güneşi batırmak! Tam karşısınızda köprüyü ve televizyon kulesini görüyorsunuz. Düsseldorf’ta en keyif aldığım anlardan biri bu oldu. Bir sürü kafe ve restaurant’ın bulunduğu Ren nehri kıyısı “Rhein Promenade” olarak geçiyor. Hava çok iyi olduğu için biz Weisse Flotte’de gün batımında Ren nehrine karşı bira içmiştik. Burası Ren nehri kıyısında duran bir tekne üzerindeki kafelerden biri. Umarım siz gittiğinizde de havalar güzel olur ve aynı keyfi yapabilirsiniz.

Rhein Promenade’ın bir ucu “eski şehir” olarak bilinen Altstadt’a, bir ucu da Rhine Tower ve Gehry Building’e çıkıyor.
Rheinhafen Sanat Merkezi
1998 yılında yapılan Rheinhafen Sanat Merkezi, bugün Düsseldorf’un simgelerinden biri kabul ediliyor. Gehry Building olarak da bilinen Rheinhafen, toplamda üç binadan oluşuyor. Binalar dünyaca ünlü mimar Frank Gehry tarafından tasarlanmış. Prag’a gidenler “dans eden binalar”ı duymuştur, bu yapı da Frank Gehry’nin eseri.

Kaynak: https://www.atlasobscura.com/places/gehry-buildings-dusseldorf-harbor
Colorium
Farklı mimarilere ilgi duyuyorsanız, zamanınıza bağlı olarak rengarenk bir bina olan Colorium’u da rotanıza ekleyebilirsiniz.
Rhine Tower (Düsseldorf Telekomünikasyon Kulesi)
240 metre yükselikteki Rhine Tower, şehrin telekomünikasyon kulesi. Ren kenarında biranızı içerken mutlaka gözünüze çarpacaktır.
Altstadt (Eski Şehir)
‘Eski şehir’ dedikleri Altstadt, Düsseldorf’a gelenlerin kesinlikle görmesi gereken yerlerden biri. Düsseldorf’un en önemli simgelerinden biri kabul edilen St. Lambertus Kilisesi de bu bölgede bulunuyor. Kilisenin yapımı 1200’lere dayanıyormuş. Kırmızı tuğlalarla kaplı kulesinden burayı kolaylıkla tanıyabilirsiniz.

Zamanınıza göre, Ren nehri kenarındaki Deniz Müzesi’ni de gezebilirsiniz.

Dünya’nın en uzun barı dedikleri, aslında bir sürü bar bulunan bir sokak olan Altestadt: Düsseldorf’un en meşhur sokağı. Gerçekten çok keyifli, çünkü kimin nerede oturduğunu anlayamıyorsunuz, bar gibi bir sokak. Rakam bana biraz abartılı gelse de, söylenene göre 300’den fazla bar bulunuyormuş. Brauerei Zum Schiffchen, bu sokaktaki en popüler barmış

Altstadt’taki barlar, yerel Düsseldorf birası olan Altbier‘ı servis ediyorlar. Almanya’da hemen hemen her şehrin kendi birası var. Düsseldorf’taki Altbier dışında şimdiye kadar denediklerimde Köln’de Kölsh, Bonn’da Bönnsch. Çok bira kültürüm olmadığından aradaki farkı anlayamıyorum. Ancak madem geldik, yerel birasını içelim diyerek tabii ki biz de Altbier içiyoruz!
Neler yiyelim?
Almanya’ya gider gitmez “ara öğün” olarak yediğim şey patates! Frittenwerk; sadece patates kızartması yapan bir yer. Önce patates kızartmasının tipini seçiyorsunuz sarımsaklı, sade vs. Sonrasında da üzerine neler koymak istediğinizi söylüyorsunuz. Ben guacomale, domates ve yoğurt seçtim. Ara öğün olduğu için, yoksa kesin etli bir şeyler seçerdim. Çok lezzetli gerçekten, yol üzerinde denk gelirseniz mutlaka tadın, en azından yanınızdakilerle paylaşımlık bir tane alın derim, sonuçta bütün gün yürüyerek geziyoruz..

Akşam yemeğinde, lokal restoranlardan biri olan Schweine Janes’e gittik. Yer bulmak da oldukça zor. Genelde herkes yiyeceğini alıp dışarıda başka bir yerde yiyor. Yemekler çok lezzetli!

Brauerei Schumacher, Düsseldorf’un en meşhur bira evlerinden bir tanesi. Harika bir sosisli, yanına patates püresi ve Altbier için burayı tercih edebilirsiniz.
Brauerei Zum Schiffchen, Altstadt’taki en meşhur bar. Burada aynı zamanda yemek de yiyebilirsin. Napolyon da burada yemek yiyormuş, düşünün o kadar meşhur! Burada da klasik Alman mutfağı yemeklerini bulabilirsiniz.
Deneyemediğim ancak önerilen diğer popüler bira evleri ise: Brauerei Zur Uel, Brauerei im Füchschen, Zum Uerige.
** Küçük not: Düsseldorf’un harika bir hardalı var: Löwensenf. Dönmeden mutlaka marketten alın, aşağıda fotoğrafını ekliyorum. Ne çok acı ne tatlı, tam kıvamında!

Düsseldorf’u bir gün rotanıza dahil etmeniz ve bu güzel şehri en yakın zamanda görmeniz dileğiyle!
Avrupa’nın diğer şehirlerine ait gezi yazılarım için buraya tıklayabilirsiniz.
Diğer seyahatlerim için seyahatlerim sayfasına tıklayabilrsiniz.
Instagram’dan takip etmeyi unutmayın!
Sevgiler,
Pırıl