Meksika’daki ilk şehrim: Mexico City! Tamamen tesadüfen Meksika’nın bağımsızlık günü olan 16 Eylül’de Mexico City’deydim. 15 Eylül akşamı, Mexico City ‘nin Belediye Başkanı, şehrin en meşhur meydanı Zocalo meydanında, “Viva Mexico!” diye sesleniyormuş halka! Bu seyahat ile, Amerika kıtasında gittiğim en güney şehir Mexico City oldu. İş seyahati olduğudan sınırlı gezme zamanım olsa da elimden geldiğince dolaşmaya çalıştım. Kim bilir bir daha ne zaman gelebilirim. Ben iş sebebiyle hızlı hızlı dolaşsam da, yazımı, turist olarak Meksika ‘ya gelsem 2 buçuk günde neler yapardım, bu günleri nasıl planlardım şeklinde yazdım. Ben düzensiz gezdim, siz düzensiz gezmeyin J Son yarım günü ise ayrı bir yazıda anlatacağım: Teotihuacan Piramitleri! O da ilk piramit deneyimim oldu. İlklerle dolu gezilere bayılıyorum.
Meksika bayrağındaki sembolün çok ilginç bir hikayesi var. Azteklerin inanışına göre; bir kartal bir kaktüs üzerinde bulunan yılanı nerede yerse şehir orada kurulmalıymış. Meksika bayrağında, kaktüs, yılan ve yılanı ağzında tutan bir kartal görebilirsiniz. Kartal, kaktüs üzerinde bulunan yılanı Mexico City ’de yediği için, Aztekler şehri bu bölgeye kurma kararı almış. Azteklerin de başkenti olan Mexico City’de, iki kültürün de izlerini görebilirsiniz.
Meksika vizesi nasıl alınır?
İnternet üzerinde bazı bilgiler olsa da, gidene kadar emin olamadığım bir konuydu. Eğer geçerli bir ABD, Schengen, Kanada, Japonya, İngiltere Birleşik Krallığı ya da Kuzey İrlanda vizeniz varsa, Meksika için ayrıca bir vize almanıza gerek yok. Bu vizeleriniz göstererek ülkeye kolaylıkla giriş yapabiliyorsunuz. Bu bilgiye Meksika Büyükelçiliği’nin sitesinden buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Gitmeden önce siteden bilgiyi yeniden kontrol etmek faydalı olacaktır.
Ancak geçerli bir ABD, Schengen, Kanada, Japonya, İngiltere Birleşik Krallığı ya da Kuzey İrlanda vizeniz yoksa Meksika Büyükelçiliği’nin sitesi üzerinden ücretsiz olarak e-visa almanız gerekiyor. Bordo pasaportlular için e-visa linkine buradan ulaşabilirsiniz. Hususi (yeşil) veya hizmet (gri) pasaport sahipleri elektronik vize ile Meksika’ya giremiyor. Bu süreç için elçiğin sitesini inceleyebilirsiniz.
E-visa’yı 24 saatte alabiliyorsunuz ancak burada dikkat etmeniz gereken konu hangi havayoluyla Meksika’ya gittiğiniz. Eğer geçerli bir ABD, Schengen, Kanada, Japonya, İngiltere Birleşik Krallığı ya da Kuzey İrlanda vizesiyle gidiyorsanız, Türk Havayolları dahil tüm havayollarıyla dilediğiniz gibi Meksika’ya uçabilirsiniz. Ancak yoksa ve e-visa ile Meksika’ya giriş yapacaksınız, öncelikle uçuşunuzu gerçekleştireceğiniz havayolu şirketinin söz konusu vizeyi tanıyor olmasını teyit etmeniz gerekiyor. Ve kötü haber, e-visa ile Meksika’ya gidiyorsanız, Türk Havayolları ile ülkeye giriş yapamıyorsunuz 🙁 Bu durumda da mutlaka aktarmalı gitmeniz gerekiyor.
Ne kadar kalalım?
Meksika’da nereleri gezeyim diye planlarken, hem internetteki gezi yazılarından hem de daha önce Mexico City ’e gelen arkadaşlarımın bilgilerinden yararlandım. Bazılarına gidemedim, ancak yine de size tam 2 günlük bir program çıkardım. İş için değil, turistik gelmiş olsam, sonrasına mutlaka Cancun ya da Tulum’u, ya da ikisini birden eklerdim. Hatta belki Küba’yı da. O sebeple, uzun Meksika turunuzun yalnızca bir ayağı olacak şekilde 2 günlük bir Mexico City programı yaptım.
Neler yiyelim?
Burası bir yemek cenneti!
- Önce hikayesini en sevdiğim yemek ile başlayayım: Chiles en Nogada. Şili biberi içerisinde muz, armut ve elma ile sotelenmiş ceviz eklenmiş kıyma var. Üzerine de beyaz bir sos ve nar ve maydonoz ekleniyor. Yeşil biber, kırmızı nar ve beyaz sos = Meksika bayrağı renkleri. Ne yalan söyleyeyim, böyle olunca nar biraz zorlama eklenmiş diye düşündüm. Bu yemek Meksika bağımsızlık yemeğiymiş. Birçok yerde diğer aylarda da menüde kalmaya devam etse de, bağımsızlık gününün olduğu Eylül ayında hemen hemen her Meksika restoranının menüsünde Chiles en Nogada’yı görebilirsiniz.
* Taco’yu zaten her gördüğünüzde yerde söylüyorsunuz ortaya. Ana yemek öncesi biraz Guacamole’nin ve Taco’nun ne zararı olabilir ki..
* Meksika’nın en popüler iki dip sosundan ilki olan Guacamole, avokado, kişniş ve soğan’ın karışımıyla yapılan bir ezme. Üzerine de birazcık limon sıkıyorsunuz. Yemeğin yanında masaya mutlaka lime dediğimiz daha ekşi ve küçük limonlar geliyor. İkincisi ise; içinde domates, soğan ve bol acı bulunduran salsa sos.
* Quesadilla da tortilla ekmeğinin içerisine et, sebze veya tavuk karışımı konulan dürüm şeklinde bir yemek. Genellikle yanında salsa sos ile servis ediliyor. Burrito’yu da quesadilla’nın şişman bir versiyonu gibi düşünebilirsiniz. Tortilla dürümün üzerine acı biber sosu döküldüğünde de, yemeğin adı Enchilada oluyor.
* Domates çorbasını andıran, ancak içinde soğan ve biber barından ve soğuk servis edilen Gazpachio çorbası da oldukça meşhur.
* Tatlı ekmek anlamına gelen Pan Dulce, Meksikalıların meşhur hamurişlerine verilen isimdir. Birkaç farklı çeşidi olsa da, özünde tatlı bir kek/ekmek kıvamındadır. Pan Dulce’nin, Fransızlar ve İspanyollar tarafından Meksika’ya ve tüm kıtaya yayıldığı söyleniyor.
* Tatlı demişken, İspanyolların meşhur tatlısı churros burada da oldukça popüler. Birçok restoranın tatlı menüsünde ve sokaktaki tezgahlarda bulabilirsiniz.
Nerede yiyelim?
Aşağıdaki restoranların isimlerinin üzerine tıkladığınızda, doğrudan rezervasyon yaptırabileceğiniz sayfaya ulaşabilirsiniz! Opentable üzerinden diğer popüler restoranları da inceleyebilirsiniz.
* Bir akşam, Zocalo meydanının yukarıdan görebileceğiniz El Balcon del Zocalo da yemek yiyebilirsiniz. Buradaki yemekler inanılmaz olmasa da, manzara görülmeye değer.
* Sanborn, Mexico City ’nin en meşhur restoranlarından biri. Brunch’ını deneyebilirsiniz.
* Pujol, Polanco bölgesinde oldukça şık bir restoran. Yer bulmak da bu sebeple çok zor. Meksika mutfağındaki birçok yemeği bulabileceğiniz bu restorana haftalar öncesinden rezervasyon yaptırmak şart.
* Contramar, deniz ürünleri yiyebileceğiniz güzel bir restoran.
* Cafe El Popular, daha çok öğle yemeğinde tercih edebileceğiniz hem Meksika yemeklerini bulabileceğiniz hem de kahvenin yanında pan dulce yiyebileceğiniz bir kafe.
* Villa Maria’da latin müzikleri eşliğinde doya doya Meksika yemekleri yiyebilirsiniz. Yanına büyük bardak margarita söylemeyi unutmayın.
Gün gün neler yapalım?
1. gün
Zocalo Meydanı
Önce şehrin en popüler meydanı ve merkezini gezerek şehrin ruhunu yaşamak gerek. Zocalo Meydanı, dünyanın en büyük üçüncü meydanıymış. “Tarihi meydan” veya “Kraliyet meydanı” olarak da bilinen Zocalo meydanındaki en ilgi çekici yapı ise Metropolitana Katedrali. Meksika Kuzey Amerika’da bulunsa da, Metropolitan Katedrali, Latin Amerika’daki en eski ve en büyük Roma Katolik Katedrali olarak kabul ediliyor. Metropolitan Katedrali, günümüzde Roma Katolik Başpiskoposu’na ev sahipliği yapmaktaymış.
Eğer benim gibi Eylül ayında Meksika’ya gelirseniz, bu meydandaki binaların Meksika bayraklarıyla süslendiğini göreceksiniz. Gündüz ayrı, akşam ayrı güzel bir hal alıyor.
Katedral’den sonra, meydanda bulunan tarihi otel Gran Hotel Ciudad de Mexico’yu görebilirsiniz. Otel’in içerisine girdiğinizde harika bir mimariyle karşılaşacaksınız. Zocalo Meydanı’ndaki bir diğer önemli yapı da, Kraliyet Sarayı (National Palace). Kraliyet Sarayı, Diego Rivera tarafından yapılan, Azteklerden devrim sonrası döneme kadar olan Meksika’yı anlatan duvar resimleri ile ünlüdür. Diego Rivera’yı hem ressam olarak, hem de ilerleyen satırlarda Frida Kahlo ile olan ilişkisiyle de tanıyacağız.
1978 yılında Zocalo Meydanı’nda yapılan metro çalışmalarında Aztek Piramidi’ne ait kalıntılar, yani Templo Mayor’un kalıntıları bulunmuş. Mexico City içerisinde görebileceğiniz tek Aztek kalıntısı Templo Mayor.
Avenue 5 de Mayo (5 Mayıs Bulvarı)
Meydanı gezdikten sonra, Avenue 5 de Mayo caddesinden Meksika Güzel Sanatlar Sarayı’na (Palacio de Bellas Artes) doğru yürüyoruz. “Cinco de Mayo”, İspanyolcada 5 Mayıs anlamına gelmektedir. “5 Mayıs Bayramı”nda, Meksika’nın Puebla eyaletinde 1862’de III. Napolyon komutasındaki Fransız ordularına karşı elde ettiği zafer kutlanmaktadır. Cadde üzerinde yürürken Café El Popular’dan Meksika’nın meşhur hamurişi “pan dulce” (tatlı ekmek) satın alabilirsiniz.
Casa de los Azulejos
Avenue 5 de Mayo üzerinde, dışı mavi-beyaz seramiklerle kaplı Casa de los Azulejos binasını göreceksiniz.
Akşam ışıklandırmayla gösterişi daha da artan bu bina, 18. Yüzyılda yapılmış. Avenue 5 de Mayo’ya paralel olan Av Francisco I. Madero caddesini de gezebilirsiniz. Bu cadde üzerinde, bildiğimiz markaların mağazaları bulunuyor.
Meksika Güzel Sanatlar Sarayı (Palacio de Bellas Artes)
Yolun sonunda karşımıza tüm ihtişamıyla Meksika Güzel Sanatlar Sarayı Müzesi (Palacio de Bellas Artes) çıkıyor. Burası Mexico City ’nin opera ve tiyatro binasıdır. Buraya giriş Pazar günleri ücretsiz. Pazartesi günü de, Mexico City ’deki tüm müzeler gibi Güzel Sanatlar Müzesi de kapalı.
Passeo de la Reforma
Müzenin ardından, Alameda Central parkının içerisinden yürüyerek Passeo de la Reforma’ya çıkıyoruz. Parkın içerisinde hem yiyecek hem de yöresel ürünler satın alabileceğiniz ufak stantlar kuruluyor. Passeo de la Reforma, neredeyse şehri boydan boya geçen bir bulvar. Bulvar üzerinde tarihi binalar olmasa da, heykelleri ve yemyeşil ağaçlarıyla yürümesi çok keyifli bir yol. Bulvar üzerindeki en önemli yapı Bağımsızlık Meleği heykeli. Arkamızda Zocalo Meydanı’nı bırakarak geldiğimiz Passeo de la Reforma, sonunda Chapultapec Parkı’na çıkıyor. Şanslıydım, Bağımsızlık gününe denk geldiğim için, bulvar üzerinde çok renkli bir geçit törenini görme fırsatım oldu.
Pazarlar (Mercado)
Mexico City ’de geçireceğiniz zamana göre, programınıza aşağıdaki pazarları dahil edebilirsiniz. Kültür ve coğrafi olarak bizden oldukça farklı bir yer olduğundan, meyve sebze pazarlarını gezip daha önce görmediğimiz egzotik meyveleri görmek bile keyifli. Mercado de la Merced, bu pazarlardan en büyüğü. Mercado Sonora da, Mercado de la Merced’e oldukça yakın mesafedeki bir başka Pazar.
Mercade Artisanal del Ciudadela ise, ufak ufak bir sürü dükkandan oluşan bir Pazar. Burada daha çok hediyelik eşyalar, Meksika’dan satın alabileceğiniz tüm popüler ürünler bulunuyor. Bunların başında el işi boncuklu kolye ve küpeler, rengarenk şallar, renkli tabaklari renkli çantalar ve şapkalar geliyor.
Eğer pazarları daha detaylı gezmek isterseniz, bunun için bir tur satın alabilir ve yerel kişilerle pazarları gezebilirsiniz. Buradan bu turları inceleyebilirsiniz.
Frida Kahlo Müzesi
“Uçmak için kanatlarım varken, ayaklarıma ne gerek var ki?” – F. Kahlo
La Casa Azul olarak da bilinen Frida Kahlo müzesi, Meksika’da gezilecek yerlerin başında geliyor. Meksikalı Frida Kahlo, modern sanatın günümüzde hala konuşulan isimlerindendir. Ölümünün ardından Frida Kahlo’nun eşyaları 2004 yılına kadar evinin banyosunda saklı tutulmuş. 1954’de 47 yaşında hayata veda eden Frida Kahlo’nun kocası Diego Rivera, Kahlo’nun eşyalarını bu şekilde korumayı seçmiş: Bir sürü elbise, güneş gözlüğü, saç aksesuarları, ve hatta bir protez bacak dahi bu banyoda saklıymış.
Hastalığı karşısındaki mücadeleci tavırları ve feminist görüşleriyle bilinen Frida Kahlo’nun üzücü ancak bir o kadar da güçlü bir hikayesi var. Frida Kahlo henüz 6 yaşındayken babasıyla yaptığı bir yürüyüş sırasında ağaç köklerine takılıp düşmüş. Geçirdiği çocuk felci ve topal kalmasının ardından Kahlo’ya ‘Tahta bacak Frida’ demeye başlamışlar. 18 yaşında geçirdiği otobüs kazasında hemen herkes ölürken, Kahlo yaralı olarak kurtulmuş. Hayatı boyunca otuzdan fazla ameliyet geçirmiş.
Evinde göreceğiniz kıyafetleri genelde korseli elbiselerden oluşuyor. Hastalığı olsa da, şıklığından ve kendini sevmekten vazgeçmemiş. Saçına büyük çiçekler takmasının sebebi, insanların dikkatini protez bacağından yüzüne çekmek istemesiymiş.
Diego ile birlikte tasarladıkları mutfak, evin içerisindeki en ilginç yerlerden. Evin en bilinen özelliği ise, gece mavisi bahçe duvarları. Masmavi duvarların arasında rüya gibi bir bahçesi var. Çıkmadan önce küçük havuzun kenarındaki sandalyelerden birine kurulup anın tadını çıkarmayı unutmayın.
Dönemin ünlü ressamlarından Diego Rivera ile aşkı apayrı bir yazı konusu. İnişli çıkışlı bir ilişkileri olsa da, Frida Kahlo Rivera’yı çok sevmiş. Kahlo’nun resimlerini, kıyafetlerini, eşyalarını görebileceğiniz bu ev, size Kahlo’nun hayatından pek çok kesiti yansıtmayı başarıyor. Salma Hayek’in Kahlo’yu canlandırdığı “Frida” filmi, hayatıyla ilgili size güzel bilgiler verebilir.
Kahlo müzesinin önünde genelde uzun bir kuyruk oluyor. İçeriye sınırlı sayıda kişi aldıklarından, önceden internet üzerinden bilet alarak gitmekte fayda var. Müzenin sitesine buradan ulaşabilirsiniz. Bilet ücreti 230 Meksika pesosu.
Polanco, Condesa ve Roma bölgeleri
Polanco, Condesa ve Roma bölgeleri restoranları ve barlarıyla ünlüdür. Müzeden sonra akşam yemeğine doğru Polanco bölgesine gelebilirsiniz. Polanco bölgesi, Mexico City ’nin en zengin bölgesi. Buradaki restoranlardan birinde çok keyifli bir yemek yiyeceğiniz garanti!
2. gün
Teotihuacan Piramitleri
Piramitlere sabahın erken saatlerinde gitmek çok daha rahat olacaktır. Burası ile ilgili bilgileri ilerleyen günlerde paylaşacağım.
Antropoloji Müzesi
Piramitlere gittiniz döndünüz, şimdi sırada Mexico City ’nin en çok ziyaret edilen müzesi Antropoloji müzesini gezme zamanı! Antropoloji müzesini gezmek için benim zamanım kalmadı ancak gidenlerden duyduğum kadarıyla çok güzel ve bilgi verici bir müzeymiş. Chapultapec parkın içerisinde bulunan Antropoloji müzesi, insanlık tarihine ilgi duyanlar için de oldukça ilgi çekici bir müze.
Müzede, İspanyolların Meksika’ya gelmesinden önceki tüm uygarlıklara ait eserler sergilenmekteymiş. Toltekler, Aztek ve Maya uygarlıklarına ev sahipliği yapan bu müzedeki pek çok eser orjinalmiş, çok azı replikaymış. Müze Pazartesi günleri kapalı.
Chapultapec Parkı
Chapultepec Park’ın içerisindeki müzeyi gezdikten sonra, Chapultepec kalesine de çıkabilirsiniz. Bu parkı, Mexico City’nin Central Park’ı olarak düşünebilirsiniz, şehrin içinde nefes alan kocaman bir park. Hatta 1700 dönümlük alana yayılan park, Central Park’ın 2 katı büyüklüğündeymiş.
Parkın içerisinde bir de Chapultapec Kalesi var. Ben çıkamasam da, şehri tepeden gören kalenin manzarası çok güzelmiş.
Notlar:
* Mexico City ’de daha fazla zamanınız var ise, Meksika’nın Venedik’i olarak bilinen Xochimilco kanal turu yapabilirsiniz.
* Guadalupe Bazilikası, dünyanın en çok ziyaretçi alan bazilikalarından biri. Theoticuan’a giderken, aynı gün burayı da gezebilirsiniz.
* En ünlü tekilaları Don Julio, restoranlarda margaritanızı özellikle Don Julio’lu isteyebiliyorsunuz, bir deneyin derim 🙂
Keyfinize keyif katacak bir ülke olan Meksika’yı en yakın zamanda görmeniz dileğiyle!
Diğer seyahatlerim için seyahatlerim sayfasına göz atabilirsiniz.
Beni instagram’dan takip etmeyi unutmayın!
Sevgiler,
Pırıl
Merhaba öncelikle mükemmel bir yol gösterici sayfa olmuş emeğinize sağlık 😊 Yukarıda yazdığınız “ Mercade Artisanel del Ciudadela” ne yazık ki ne yazdıysam bulamadım.Daha ayrıntılı Bilgi verirseniz bu pazar hakkında çok sevinirim.
Merhabalar,
Çok teşekkürler yorumunuz için 🙂 Tam lokasyonunu aşağıda paylaşıyorum:
https://www.google.com/maps/place/Mercado+de+Artesan%C3%ADas+La+Ciudadela/@19.4307297,-99.1495383,15z/data=!4m2!3m1!1s0x0:0x10fdffa52b4ee0?sa=X&ved=2ahUKEwjayOPgken3AhXkSPEDHS2dCjAQ_BJ6BAhpEAU
El emeği, sanatsal ürünler satan bir pazar, rengarenk. Mutlaka görmenizi tavsiye ederim,
Sevgiler,
Pırıl